Kurtuluş Savaşı’nın destanı içinde Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla çevrili Giresun, sessiz ama derin bir kahramanlık sergiledi.
Kurtuluş savaşı sırasında unvanlarına kavuşan şehirlere gibi İşgal görmedi;
ama VATAN İŞGAL ALTINDAYKEN CEPHEYE EN ÇOK GÖNÜLLÜ GÖNDEREN İLLERDEN biri oldu.
Giresun, Millî Mücadele’nin başından itibaren Anadolu’nun savunmasında aktif rol oynadı.
1919 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışının ardından bölgede Pontusçuluk faaliyetleri hız kazanmıştı.
Bu dönemde Topal Osman Ağa önderliğinde kurulan Giresun Gönüllü Alayı, daha sonra düzenli orduya katılarak 42. ve 47. Alaylar hâlinde cepheye gitti.
Topal Osman Ağa’nın komutasındaki birlikler, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ’da ön saflarda yer aldılar.
Özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın muhafız birliği, Giresunlular arasından seçildi.
Atatürk bu güveni şöyle ifade etmiştir:
“Giresunlulardan daha sadık bir muhafız düşünemezdim.”
Bu söz, Giresun’un Millî Mücadele’deki yerini ve güvenilirliğini anlatan en sade özetlerden biridir.
Resmî ve yerel arşivlere göre Giresun, nüfusuna oranla Kurtuluş Savaşı’nda en çok şehit veren şehirlerden biridir.
O yıllarda köylerin erkek nüfusunun büyük kısmı cepheye gitmiş, geri dönmeyenlerin ardında dul kadınlar, yetim çocuklar, boş kalan tarlalar kalmıştır.
Ancak hiçbir zaman Giresun’dan bir yakınma duyulmamıştır;
Çünkü Giresun için vatan sevgisi sessiz bir yemin gibidir.
…
Kahramanlık unvanları genellikle işgal altında olup kendi direnişini örgütleyen şehirlere verilmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nın destanı sonrasında Güney Anadolu’daki şehirler Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Gaziantep gösterdikleri direnişleriyle haklı unvanlarına kavuşmuştur.
Giresun doğrudan işgal yaşamamış, ancak ülkenin dört bir yanında savaşan cephelere evlatlarını göndermiştir.
Giresun’un cephelere verdiği insan gücü, o dönemki toplam nüfusuna oranla ülke ortalamasının üzerindedir.
Sakarya ve Afyon cephelerinde görev yapan Giresun Alayları, düzenli ordunun belkemiğini oluşturmuştur.
Bu noktada bir not düşmek gerekir: “Tarih, siyasetle değil; milletin vicdanıyla yazılır.”
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında artık Giresun’un hak ettiği onuru teslim etme zamanı gelmiştir.
Nasıl ki:
Maraş “Kahraman”,
Urfa “Şanlı”,
Antep “Gazi” olduysa;
Artık Giresun da “Yiğit Giresun” adıyla anılmalıdır.
Bu unvan yalnızca Topal Osman Ağa’ya değil, vatan uğruna can veren binlerce Giresunluya, cepheye mermi taşıyan kadınlara ve o günleri yaşayan her Giresunlu aileye verilmiş bir vefa nişanı olacaktır.
Bu unvan, bir şehrin sessiz kahramanlığını tarihin sayfalarına kazımak olacaktır.
Giresun destan yazarken sessiz kalmıştır ama
Artık bu sessizliğe bir kelimeyle anlam katmanın zamanı gelmiştir:
“Yiğit Giresun” bu toprakların hakkı, bu milletin Giresun’a borcudur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömür Yüksel
Yiğit Giresun: Unvanı Geciken Şehir
Yiğit Giresun: Unvanı Geciken Şehir
Kurtuluş Savaşı’nın destanı içinde Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla çevrili Giresun, sessiz ama derin bir kahramanlık sergiledi.
Kurtuluş savaşı sırasında unvanlarına kavuşan şehirlere gibi İşgal görmedi;
ama VATAN İŞGAL ALTINDAYKEN CEPHEYE EN ÇOK GÖNÜLLÜ GÖNDEREN İLLERDEN biri oldu.
Giresun, Millî Mücadele’nin başından itibaren Anadolu’nun savunmasında aktif rol oynadı.
1919 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışının ardından bölgede Pontusçuluk faaliyetleri hız kazanmıştı.
Bu dönemde Topal Osman Ağa önderliğinde kurulan Giresun Gönüllü Alayı, daha sonra düzenli orduya katılarak 42. ve 47. Alaylar hâlinde cepheye gitti.
Topal Osman Ağa’nın komutasındaki birlikler, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ’da ön saflarda yer aldılar.
Özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın muhafız birliği, Giresunlular arasından seçildi.
Atatürk bu güveni şöyle ifade etmiştir:
“Giresunlulardan daha sadık bir muhafız düşünemezdim.”
Bu söz, Giresun’un Millî Mücadele’deki yerini ve güvenilirliğini anlatan en sade özetlerden biridir.
Resmî ve yerel arşivlere göre Giresun, nüfusuna oranla Kurtuluş Savaşı’nda en çok şehit veren şehirlerden biridir.
O yıllarda köylerin erkek nüfusunun büyük kısmı cepheye gitmiş, geri dönmeyenlerin ardında dul kadınlar, yetim çocuklar, boş kalan tarlalar kalmıştır.
Ancak hiçbir zaman Giresun’dan bir yakınma duyulmamıştır;
Çünkü Giresun için vatan sevgisi sessiz bir yemin gibidir.
…
Kahramanlık unvanları genellikle işgal altında olup kendi direnişini örgütleyen şehirlere verilmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nın destanı sonrasında Güney Anadolu’daki şehirler Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Gaziantep gösterdikleri direnişleriyle haklı unvanlarına kavuşmuştur.
Giresun doğrudan işgal yaşamamış, ancak ülkenin dört bir yanında savaşan cephelere evlatlarını göndermiştir.
Giresun’un cephelere verdiği insan gücü, o dönemki toplam nüfusuna oranla ülke ortalamasının üzerindedir.
Sakarya ve Afyon cephelerinde görev yapan Giresun Alayları, düzenli ordunun belkemiğini oluşturmuştur.
Bu noktada bir not düşmek gerekir: “Tarih, siyasetle değil; milletin vicdanıyla yazılır.”
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında artık Giresun’un hak ettiği onuru teslim etme zamanı gelmiştir.
Nasıl ki:
Maraş “Kahraman”,
Urfa “Şanlı”,
Antep “Gazi” olduysa;
Artık Giresun da “Yiğit Giresun” adıyla anılmalıdır.
Bu unvan yalnızca Topal Osman Ağa’ya değil, vatan uğruna can veren binlerce Giresunluya, cepheye mermi taşıyan kadınlara ve o günleri yaşayan her Giresunlu aileye verilmiş bir vefa nişanı olacaktır.
Bu unvan, bir şehrin sessiz kahramanlığını tarihin sayfalarına kazımak olacaktır.
Giresun destan yazarken sessiz kalmıştır ama
Artık bu sessizliğe bir kelimeyle anlam katmanın zamanı gelmiştir:
“Yiğit Giresun” bu toprakların hakkı, bu milletin Giresun’a borcudur.