Hava Durumu

#Acıbadem Üniversitesi

giresunsonhaber - Acıbadem Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Acıbadem Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Türk Cerrahlar Hollanda’da İlk Canlı Donör Naklini Gerçekleştirdi! Haber

Türk Cerrahlar Hollanda’da İlk Canlı Donör Naklini Gerçekleştirdi!

Türk cerrahlar, Hollanda'nın en köklü ve saygın sağlık kurumlarından biri olan Leiden Üniversitesi Hastanesi'nde, ülkenin ilk yetişkin canlı verici karaciğer naklini gerçekleştirdi. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Organ Nakli Merkezi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hamdi Karakayalı ve Doç. Dr. Tonguç Utku Yılmaz ile Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yaman Tokat, Hollanda'da ilk kez yapılan canlı verici karaciğer naklini gerçekleştiren isimler oldular. Bir zamanlar yabancı cerrahların bilgi ve deneyimini alırken, bugün Türk cerrahlar, başta canlı verici organ nakilleri olmak üzere dünyaya öncülük ediyor. Sahip oldukları bilgi ve deneyimleriyle uluslararası alanda örnek alınan hekimler, eğitimler düzenliyor, operasyonlarda liderlik yapıyor. Bunun yakın zamanda görülen örneklerinden biri, 450 yıl önce bir ödül olarak kurulan ve bugün Leiden olarak bilinen 250 bin nüfuslu üniversite şehrindeki Leiden Üniversitesi Hastanesi'nde gerçekleşti. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Organ Nakli Merkezi'nden Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, Doç. Dr. Tonguç Utku Yılmaz ve Prof. Dr. Yaman Tokat, Hollanda'da Leiden Üniversitesi Hastanesi'nde ilk kez yapılan canlı verici karaciğer naklinde önemli bir başarıya imza atarak üniversitenin tıp tarihinde yeni bir bölüm açılmasına katkıda bulundular. Geçen yıl Türkiye’ye gelmişlerdi Türk hekimler, kadavradan organ naklinde dünya genelinde alt sıralarda yer almakla birlikte, canlı verici organ naklinde ilk sırada bulunuyor ve bu alandaki bilgi ve deneyimlerini dünya çapında meslektaşlarıyla paylaşıyor. Prof. Dr. Hamdi Karakayalı, yakın zamanda Hollanda’da Leiden Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirdikleri canlı verici karaciğer naklini şöyle anlattı: “Geçen yıl, Leiden’in organ nakli ekibi (cerrahlar, gastroenterologlar, radyologlar, patologlar, anestezi ve yoğun bakım uzmanları, ameliyat hemşireleri) Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Organ Nakli Merkezi’mizi ziyaret ederek, bir hafta süresince üç karaciğer nakli operasyonumuzu gözlemlemişlerdi. Ülkelerine döndükten sonra ilk vakaları için alıcı ve verici hazırlandı ve online gerçekleştirdiğimiz konsültasyonda uygun olduklarını belirleyip ameliyat tarihini kararlaştırdık. 45 yaşındaki hastaya 29 yaşındaki yeğeninden alınan karaciğer 13 saat süren başarılı bir operasyonla nakledildi. Bu arada verici ameliyatı, Tayvan’dan katılımcı bir cerrah tarafından robotik teknikle yapıldı. Leiden Üniversitesi Tıp Fakültesi gibi dünyaca bilinen prestijli bir kuruma böyle bir katkı sunmaktan ülkemiz adına gurur duyduk.” Türkiye canlı verici nakil başarısında dünyada 1. sırada Halen resmi verilere göre, Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Bekleme Listesi'ne kayıtlı 35 bini aşkın hastanın çoğunun acil organ nakline ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Karakayalı, “Organ bağışı talebi karşılayamıyor ve birçok hasta bekleme sürecinde ne yazık ki hayatını kaybediyor, bu sırada listeye sürekli yeni hastalar ekleniyor. Ancak canlı vericili karaciğer nakli sayıları ülkemizde birinci sırada yer alıyor. İdeal olan kadavradan bağış oranının yükselmesi fakat bunun artırılması gerekiyor” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Karakayalı, Sağlık Bakanlığı’nın yeni açıkladığı yönetmelik sayesinde organ bağışı beyanlarının E-Devlet ve E-Nabız üzerinden yapılabileceğini belirterek, bunun kadavradan bağışı artırmada umut verici bir gelişme olduğuna dikkat çekti. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Ünlü Şarkıcı Hande Yener Meme Kanserini Nasıl Yendiğini Anlattı Haber

Ünlü Şarkıcı Hande Yener Meme Kanserini Nasıl Yendiğini Anlattı

Meme kanserinde elle yapılan muayenenin hayat kurtarabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biri, ünlü sanatçı Hande Yener. 5 yıl önce kendi kendini elle muayene ederken kitle hissedip hemen doktora giden ve meme kanseri olduğunu öğrenen ünlü sanatçı Hande Yener, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikte meme kanserini nasıl yendiğini ve yaşadıklarını içtenlikle anlattı… Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin desteğiyle gerçekleştirilen “Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız” etkinliğine katılan Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Esen İçten ve Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe de tanı ve tedavide en yeni gelişmeleri paylaştılar, katılımcılardan gelen soruları yanıtladılar… Dünya genelinde her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Erken evrede tanı alan her 10 kadından 9’u ise meme kanserinden tamamen kurtuluyor. Kadınların ayda bir kendi kendine yapacakları meme muayenesi erken tanıda kritik rol oynuyor. Bunun en önemli örneklerinden biri ünlü sanatçı Hande Yener oldu. 5 yıl önce kendi kendini elle muayene ederken memesinde kitle hissedip hemen doktora giden ve meme kanseri olduğunu öğrenen Hande Yener, o dönem ailesini ve sevenlerini üzmemek için kanser tedavisi gördüğünü kimseye anlatmamıştı. Prof. Dr. Cihan Uras’ın başarıyla gerçekleştirdiği ameliyat ile kanseri yenen Hande Yener, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği ve Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü desteğiyle gerçekleştirilen “Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız” etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Kadınlara elle muayenenin ve erken teşhisin önemini anlatmak zorundayım” diyerek yaşadığı sancılı süreci tüm detaylarıyla, içtenlikle anlattı. Hande Yener: “Çok büyük şey yaşayıp, erken tanı sayesinde grip gibi atlattım” Meme kanserini, kendi kendine elle yaptığı muayene sırasında fark ettiğini, erken tanı ve doğru ellerde doğru tedavi sayesinde hızlıca atlattığını dile getiren Hande Yener konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Erken tanı için kendi kendini elle muayene çok önemli. Açıkçası bu kadar büyük şey yaşayıp, grip atlatmışım gibi çıktım hastalıktan. Değerli hocalarımın sayesinde, çok ağır bir şey yaşayıp çok hafif atlattım. Duyduğumda çok büyük travma yaşadım. Ben kendimi çok seven bir kişiyim, bu nedenle kendi kontrolümü elimle kendime yapıp, kendim buldum. O süreçte pandemi süreciydi, herkes hastanelere gitmekten korkarken ben hastaneye koşa koşa geldim. Henüz Cihan hocamızla tanışmamıştım, klasik jinekolojik kontrolümden birinde doktoruma ‘ben mememde bir şey hissediyorum, bakabilir misiniz?’ dedim. ‘Paniklik bir şey yok, takip ederiz’ deyip eve yolladı. Ama ben bir şey hissediyordum, çünkü bir şey vardı ve 3 ayı zor geçirdim, koşa koşa tekrar doktora gittim. ‘Bir şey var’ dedim. Bana ‘mamografi çektirelim mi?’ dedi, ‘tabi ki’ dedim. Akşam 7’de gittim, çektirdim, laboratuvarın önünde bekliyorum, kimseler yok. Hocalardan birinin odasına girdim. Keşke girmeseydim! O sırada laboratuvardaki doktorun ‘felaket’ diye konuştuğunu duydum. Yığıldım, büyük bir kriz geçirdim, ağlıyorum. Arkadaşımı aradım, ‘Cihan hoca’yı bul’ dedi bana. Hocamız akşam 7’de rapor okumaya hastaneye gidiyormuş. Cihan hoca beni kabul etti, odasına girdiğim an aydınlandım ben. Huzurlu bakışı ve profesyonelliğiyle beni çok rahatlattı. ‘Yarın sabah parça alacağım ama o kadar kötü durumun yok’ dedi. Annemden, ablamdan, oğlumdan, ailemden bir sene sakladım. ‘Hatam neydi, neden böyle oldum’ diye düşündüm. Ertesi gün ameliyat oldum. Bütün ekip odaya girdiler ve hocam elimi tuttu, dedi ki ‘lenfler güzel, hiçbir problem yok, iki üç güne taburcu olabilirsin.’ Direnlerim 15 gün kaldı, evdekiler fark etmesin diye ceplerime sakladım. Sonra ‘bu senin ikinci şansın, işine gücüne git’ dedim kendi kendime. Altın Kelebek’te ödül almaya direnlerimle gittim, direnlerimi vatkalarımın içine soktum belli olmasın diye… Bu süreçte uzaya fırlatılıp geri geldim adeta. 6 ayda bir kontrol oluyorum. Şu an 4. yılımdayım. Emin ellerde, güvende olmak, harika bir doktorla bu süreci atlatmak benim için çok büyük bir şans.” Sağlığına çok özen gösterdiğini vurgulayan Yener “Hem yokmuş gibi, hem de işin ciddiyetinin farkında olarak adım adım ilerleyip, sağlığım için neler yapabilirim bunu sürekli takip ettiğim için, hala da öyleyim, spor yapıyorum, iyi besleniyorum, uykuma dikkat ediyorum, sebzeyle besleniyorum, bol su içiyorum ve sık sık hocamızı ziyaret ediyorum” diye konuştu. Prof. Dr. Cihan Uras: “Erken tanı ile meme kanserini tamamen yenmek mümkün” Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras konuşmasında; meme kanserinde erken tanı sayesinde hastalıktan büyük oranda hatta tamamen kurtulmanın mümkün hale geldiğini belirterek “Tekrar vurgulamak isterim ki; erken tanı çok önemli. Erken tanı hayat kurtarır. Erken tanının sağlanması da tarama yöntemleri ve kadınlarımızın kendi kendilerini muayene ederek memelerini tanımalarından geçiyor” dedi. Günümüzde meme kanseri tedavisinde çok ciddi ilerlemeler kaydedildiğini belirten Prof. Dr. Uras sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sayede çok ileri evredeki meme kanserli hastalarımızı iyi bir tedaviyle başlangıç noktasına döndürüp yeniden sağlıklı bir yaşama devam etmelerini sağlayabiliyoruz. Meme kanserlerinin biyolojik yapısını öğrendiğimizden beri her tümöre farklı yaklaşımlarımız var. Bunlar arasında standart kemoterapiler, antihormon tedavileri, immünoterapiler ve ‘akıllı ilaç’ olarak bilinen hedefe yönelik tedaviler var. Bu sayede kadınlarımızı çok daha etkili bir şekilde tedavi ederek sağlıklarına kavuşturabiliyoruz.” Prof. Dr. Özlem Sönmez: “Birkaç dakikalık bir kontrol, bir ömürlük fark yaratabilir” Erken tanının meme kanseriyle mücadelede yaşam süresini ve tedavi başarısını belirleyen en kritik faktör olduğunu söyleyen Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, “Basit bir tarama, bir hayatın yönünü değiştirebilir. Modern tıpta artık geç kalmak istemeyen değil, erken davranan kadınlar kazanıyor. Çünkü birkaç dakikalık bir kontrol, bir ömürlük fark yaratabilir” dedi. Günümüzde ‘her hastaya aynı tedavi’ döneminin geride kaldığını vurgulayan Prof. Dr. Sönmez sözlerini şöyle sürdürdü: “Her hastaya, kendi biyolojisine uygun en etkili tedavi uygulanabiliyor. Bu yaklaşım tedavideki başarıyı artırırken, yaşam kalitesini koruyor. Bilim artık yalnızca hastalığı değil, hastayı merkeze alıyor. Çünkü her kadının kanseri farklı ve tedavisi de öyle olmalı. Meme kanseriyle mücadelede bilim artık bir devrim çağında. Yeni nesil hedefe yönelik tedaviler, immünoterapiler ve klinik araştırmalar sayesinde her geçen gün daha fazla kadına umut doğuyor. Her yeni keşif, bir sonraki raundun daha güçlü geçmesini sağlıyor.” Prof. Dr. Gül Esen İçten: “Mamografi zararlı değil!” Mamografik taramanın erken tanıda etkinliği kanıtlanmış bir yöntem olduğuna dikkat çeken Acıbadem Maslak Hastanesi Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Esen İçten, “Mamografi ülkemizdeki tüm hastanelerde ve KETEM tarama merkezlerinde sunulan bir hizmet. Günümüzde sıklığı giderek artan meme kanserinin tanısında gecikmemek için 40 yaşın üzerindeki tüm kadınlar bu hizmetten yararlanmalı. Yanlış bilgilendirmeler nedeniyle kadınlarımız mamografi tetkikinden çekiniyor ve zararlı olduğunu düşünüyor. Mamografi çekimlerinde dikkat edilmesi gereken faktörler, cihaz kalitesi ve incelemeyi değerlendirecek olan radyoloğun tecrübesi” dedi. Buna karşın mamografinin tek başına tüm meme kanserlerini saptayamayacağını vurgulayan Prof. Dr. İçten sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle meme dokusu yoğun olan kişilerde erken tanı, tümörün yayılımını değerlendirme ve tedavi sonrası için ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç var. Erken tanıda risk bazlı yaklaşımlar gelecekte daha çok kullanılacak. Risk durumlarına göre kişiye özel planlanacak incelemeler daha fazla kadının en erken evrede tanı almasını sağlayacak.” Prof. Dr. Nuran Beşe: “Gereksiz Protez Ameliyatlarından Kaçınılmalı” Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, günümüzde tedavi sürelerinin kısaldığını belirterek “Radyoterapiyi çok özel bir durum olmadıkça 15-16 seansta tamamlıyoruz. Tedavilerde hastanın yaşam kalitesini koruyarak mümkün olduğunca en etkili, en minimal uygulamalara yöneliyoruz. Uygun hastalarda tüm meme yerine tümörün bulunduğu bölgeyi yani parsiyel meme ışınlaması uygulayarak kalp ve akciğerin aldığı dozları neredeyse sıfıra indiriyoruz ve radyoterapiyi 5 günde tamamlıyoruz” dedi. Hastaların gereksiz protez ameliyatlarından kaçınmaları gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Beşe şöyle konuştu: “Gerçekten bir risk varsa -örneğin BRCA 1/2 pozitifliği gibi genetik bir faktör söz konusuysa ya da cerrah tarafından memenin takibi çok zorsa, memede farklı kadranlarda tümör varsa, özetle hekim bu işlemi mutlaka gerekli görüyorsa hastalığın olduğu memenin ya da her ikisinin boşaltılması gündeme gelebilir. Ancak işlem hastanın isteğiyle, ‘her iki meme boşaltılsın ve bu hastalıktan kurtulayım’ yanılsaması ile yapıldığında kozmetik sonuç ne kadar iyi olursa olsun kişi yapay iki meme taşıyor olur ve hiçbir zaman kendi memesi kadar konforlu olamaz. Eğer hastaya implant takıldıktan sonra radyoterapi uygulanması gerekirse bu durumda çok daha dikkatli olunmalı. İmplantı etkileme ve kozmetik sonucu bozma riski ile karşı karşıya oluruz. Bu nedenle hastalar bu kararı tamamen doktorlarına bıraksınlar ve mutlak gerekli ise yaptırsınlar. Sonuçta meme koruyucu cerrahi ve radyoterapi altın standart olarak kabul edilmektedir.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.